Sinema ve Televizyon Bölümü Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 5 / 5
  • Öğe
    Amerika Osmanlı diasporasında müzik ve kahvehaneler (1890 -1930’lu Yıllar)
    (2021) Avcı, Mustafa
    Osmanlı topraklarından Amerika’ya 1830’lu yıllarla başlayan göç dalgası özellikle 1890’larla birlikte ivme kazanmış ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde de hızlanarak devam etmiştir. Amerika’ya göç edenler arasında Ermeniler, Yunanlar, Araplar, Sefarad Yahudileri, Türkler ve Kürtler gibi farklı milletlerden insanlar yer almıştır. Göçmenler Amerika’ya mutfak, müzik, dans, eğlence kültürlerinin yanında; kilise, sinagog, kahvehane, café aman gibi kurumları da beraberlerinde götürmüşlerdir. Kahvehaneler Osmanlı coğrafyasından gelen göçmenlerin sosyalleşebildikleri en önemli mekânlar olmuştur. Bunun en temel sebeplerinden biri göçmenlerin çok ciddi bir çoğunluğunun bekâr erkeklerden oluşmasıdır. Ayrıca göçmenlerin geldikleri memleketlerde köklü bir kahvehane geleneğinin olması ve göçmenlerin, Amerika’daki göçmen karşıtlığı yüzünden kendi içlerine kapanması da bunda etkili olmuştur. Kahvehaneler göçmenler için sadece bir eğlence mekânı değil aynı zamanda göçmen hayatı hakkında bilmedikleri meseleleri öğrendikleri, memleketlerinden haber aldıkları, iş buldukları, kısacası sorunlarını çözdükleri birer sosyal destek merkezi gibi faaliyet göstermiştir. Kahvehaneler göçmen eğlence hayatında çok farklı alanlarda hizmet sunmuştur. Bunların başında da müzikli eğlence faaliyetleri gelmektedir. Bu makale temel olarak Amerika’daki kahvehane, café aman, caférestoran gibi mekânlardaki canlı müzik, karagöz gösterileri ve plak dinletileri gibi farklı eğlence türleriyle ilgilenmektedir. Bu mekânlarda dans da çok önemli bir yere sahip olmuştur, özellikle göbek dansı (oryantal dans) yapan kadın dansçılar göçmen mekânlarının en büyük atraksiyonlarından biri olmuştur.
  • Öğe
    Sürdürülebilirlik uygulamalarının sosyal medya iletişiminde kullanımı: Bankacılık sektörü özelinde bir değerlendirme
    (Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi, 2022) Türkden, Duygu Kotan; Kuşay, Yeliz
    Kurumların sosyal, ekonomik ve çevresel yönetim anlayışları var olan değerleri geleceğe taşıma ihtiyacını gerektirmektedir. Bu gereksinimi sürdürülebilir kılacak en önemli etkenlerden biri de paydaş ilişkileri ya da iletişimsel anlamda hedef kitle iletişimidir. Son yıllarda ise kurumların sosyal sorumluluk anlayışı gereği yürüttükleri iletişim stratejileri, değişen toplumsal yapı, kaynakların sınırlılığı, çevresel problemler, toplumsal eşitsizlik gibi konuların daha sık tartışılmasıyla birlikte birçok kurumu yalnızca bir alan seçip bu alanda toplumu bilinçlendirme, herhangi bir toplumsal konuya dikkate çekme, farkındalık yaratma odağında tasarlanan kurumsal sosyal sorumluluk anlayışının ötesinde kurumların kendi iş süreçlerinden başlayarak yeniden yapılanmasını gerekli kılmaktadır. Bu kapsamda sürdürülebilirlik anlayışı da birbirine entegre bir yapıyı iletişim sürecine aktararak bütünselliği sağlamakta ve kurumları geleceğe taşımaya çalışmaktadır. Bu çalışmada Türkiye’deki bankacılık sektörünün Sürdürülebilirlik raporlarında yer alan “Sürdürülebilirlik İlkelerini” hedef kitle iletişiminde nasıl kullandığının incelenmesi amaçlanmaktadır. Sürdürülebilir halkla ilişkiler anlayışında paydaş katılımı ve desteği açısından sosyal medya kullanımı giderek önem kazanmaktadır. Hootsuite ve We Are Social 2021 Dijital Türkiye Raporuna göre 2021 yılında Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya platformu YouTube olarak karşımıza çıkmaktadır. Buradan hareketle çalışmada Küresel Raporlama Girişimi (Global Reporting Initiative-GRI) İlkeleri’ne göre sürdürülebilirlik raporunu yayınlayan ilk Türk mevduat bankası olan Akbank’ın 2021 yılı YouTube içerikleri, dokümantasyon tarama yöntemiyle incelenerek bir vaka çalışması yapılmıştır. Araştırma sonucunda bankanın YouTube içeriklerinde sürdürülebilirlik raporlarında yer alan ilkelere yönelik projelere yer verdiği görülmekle birlikte, hesabın yorumlara kapalı olması paydaş katılımını sınırlayıcı bir unsur olarak yorumlanmıştır.
  • Öğe
    Estetik bir direniş hareketi: Fluxus
    (2015) Arapoğlu, Fırat
    1961'de ilk olarak ABD'de bir dergi adı olarak düşünülen "Fluxus", 1962'den itibaren sanatta yeni anlatım biçimleri arayışında olan Amerikalı, Avrupalı ve Uzakdoğulu sanatçıların Fluxus adı altında bir arada performanslar geliştirdikleri ve yayıncılık edimlerine giriştikleri bir sanat hareketinin adı olmuştur. Bu araştırmada Fluxus sanat hareketinin oluşturan düşünsel yönelimler belirtildikten sonra, sanatın "eşitleyici ve belirleyici bir güç" olarak bir direniş estetiği ortaya koyabilmesi bağlamında, Fluxus'un bazı eylemleri mercek altına alınmaktadır. Fluxus tarihçesi belirtildikten sonra, sanatın kanıksanmış üretim modellerinin haricinde, toplumdaki etik rolü üzerine çıkarsamalar yapılmaktadır. Çalışma Fluxus'ın 1960'lardan itibaren sanat dünyasındaki genel konumunun tespiti ile sonuçlanmaktadır.
  • Öğe
    Çağdaş sanat ve siyaset:dünyayı değiştirme arzusu
    (2015) Arapoğlu, Fırat
    Sanat ve siyaset sadece bir iletişim alanı değil, aynı zamanda “politik sanat” ya da “sanat politikası” terimlerinde görülebileceği gibi, melez kavramlara da dönüşmektedir. Sanatın ya da siyasetin tarifleri bugün birçok parametreyle desteklenen tanımlarla ölçülebilmektedir. Güzel Sanatlar olarak tanımlanan alan, bugün çoğunlukla beyaz küpler içerisinde bir tür zamanötesi bir estetik haz önermekteyken, sanatın tasarım ile olan benzer biçimsel görünümleri, bugün“angaje bir iletişim dilini” işaret etmektedir. Siyaset ise, bugün nispeten temsili demokrasinin işlediği ulus-devletler ve küreselleşme bağlamında, uluslararası ilişkileri işaret etmektedir.Peki, bu iki alan arasındaki ilişki nasıl tespit edilebilir ve buna dair nasıl çıkarsamalardabulunulabilir?Bu çalışma sanat ve siyaset arasındaki farklı ve çeşitli olası ilişkilerin yapısına odaklanmaktadır.Ontolojik, tarihsel, toplumsal ve estetik açıdan, farklı başlıklar altında sanat ve siyaset ilişkisine dair değerlendirmeler özetlenmekte ve sonuç kısmında ise bu özetleme üzerinden bazı önerilerde bulunulmaktadır.
  • Öğe
    Sesin görüntüsü / görüntünün sesi
    (2018) Karaçalı, Berna
    Duyulara dokunan bir çağrışım alanı olarak çağdaş sanat, tek bir duyuyla algıyı yıkarak tüm duyuları aktif olmaya çağırır. Duyular alanında; ses ve karşıt alanı sessizlik, görüntü ve karşıt alanı karanlık, sanatta anlamı inşa eden temel bileşenlerdir. Ses, dinleyeni bir hikâyeye taşır, tıpkı görüntünün izleyicisini sürüklediği gibi. Bu metin; ses ve görüntü arasındaki kopmaz bütünlüğün izini sürerek, çağdaş sanat alanında ses ve görüntü arasındaki esnek sınırları tartışmayı hedefler, yapıtları göstererek seslendirmeyi dener.